Kalan



Kaç yıl olmuştu onu görmeyeli? Beş mi? Altı mı? Yaşlanmış mıydı acaba? Kaz ayakları gözlerinin yanındaki yerini almış mıydı? Yeşil gözleri hala hüzünle mi bakıyordu yoksa nihayet aradığı huzuru bulmuş muydu?  Bensiz mutlu muydu?

Aynadaki yansımam onsuz mutsuz olduğumu haykırıyor gibiydi. Üzerime tam oturan askılı kırmızı elbisemin beni ne kadar güçlü ve güzel gösterdiğine odaklandım. Henüz yeni boyattığım sarı saçlarım hafif dağınık bir topuzla ensemdeki yerini alırken kusursuz görünüyordum.

“Mükemmel görünmelisin.” dedi içim.

“Ne kaybettiğini görmeli.” dedi içimden başka bir ses.  Doğru ya terk etmişti beni, ne demişti giderken;

“Yeni bir hayat istiyorum. Her şeye yeniden başlamak istiyorum.” Gözlerinde her zaman ki o hüzünlü bakış yoktu belki de ilk defa ne istediğini biliyordu.   

“Amerika’ya gitmek benim için büyük bir fırsat olacak, düşünsene hep o hayalini kurduğum yerde olacağım.” İnsan bir ülkeyle nasıl savaşır? Savaşamaz, yeni bir hayat fırsatı yakalamıştı, benim olmadığım bir hayat. Çünkü ne ben onunla gidebilirdim ne de o benimle kalabilirdi. Koca bir ülkeyle savaşacak gücüm olsa bile onunla savaşacak gücüm yoktu. Gitmek isteyen oydu kalmak isteyense bendim.

 “Gitme dersen kalırım.”...  Kal nasıl denirdi, yıllardır benim silemediğim gözlerindeki huzursuzluğu ufacık bir umut nasılda silmişti.  Ne gitme, ne de git diyebilmiştim.

“Bu senin hayatın Bora, ne benim ne de bir başkasının onun üzerinde bir söz hakkı yok.”

Aynadaki yansımam bana gülümserken şu anın gerçekliği beni o andan koparmıştı. Şu ara oldukça popüler olan meşhur markanın parfümüne elim gitse de şişeyi yavaşça kenara itip yıllar önce kullandığım ucuz parfüm şişesine uzandım.

***

Lokantanın önünde taksiden indiğimde kalbim adeta yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.  Gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.  Cam kenarında şık bir masaya oturmuştu. Üzerinde pahalı bir takım elbise olsa da o, her zamanki gibi görünüyordu sanki hiç değişmemiş gibiydi. Oysa zaman herkesi değiştirmez miydi? Başını kaldırdığında göz göze geldik. Gözleriyle beni hafifçe süzdükten sonra yüzünde bir gülümseme oluşurken gözleri kısıldı. İşte o zaman değiştiğini anladım. Gözlerindeki hüzün gitmişti, anlaşılan giderken de yerine ufak kırışıklıklar bırakmıştı. Masaya doğru ilerlediğimde yavaşça yerinden kalktı.

 “Harika görünüyorsun.” Birbirimize sarıldığımızda hiç ayrılmamış gibiydik. 

“Parfümün hala hatırladığım gibi.” Karşısındaki yerimi alırken gülümsedim.

“Bu benim kokum, nasıl değiştirebilirim ki.” Ona yalan söylüyordum , değiştirmiştim artık benim kokum değildi. Sadece hatırlamasını istemiştim, beni unutmadığını kendime hatırlatmak istemiştim... Aradan geçen bir saatte yemeklerimizi yemiş birbirimize hayatlarımızdan bahsetmiştik. Geçen bir saatin ardından geriye konuşacak pek bir şey kalmamıştı.

“Saçların dışında pek değişmemişsin. Hala çok güzelsin, üstelik bu renk seni daha da güzelleştirmiş.” Yüzümde alaycı bir gülümsemeyle;

“Yanılıyorsun. Çok değiştim. Artık eskisi kadar özgür hissetmiyorum kendimi, sınırları olmayan o kızın şimdi pek çok duvarı olan bir kadın olması canımı sıkıyor.” Kadehimden uzanıp bir yudum alırken ekledim:

“Üstelik sende değişmişsin, bakışların bile farklı, gitmek senin için gerçekten doğru olanmış.” Bu gerçeği yüksek sesle itiraf etmek canımı sıkmıştı.

“Senin söz hakkın vardı…”

“Ne? Ne demek istiyorsun?”

“ ’Bu senin hayatın Bora, ne benim ne de bir başkasının onun üzerinde bir söz hakkı yok.’ Bana böyle söylemiştin unuttun mu? Senin bir söz hakkın vardı. Gitme demeni istemiştim, belki de bende geleyim demeni beklemiştim. Sensiz bir hayatı hiç düşünmemiştim.” Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Giden oydu, beni terekeden oydu.

“Giden sendin unuttun mu? Şimdi sanki ayrılmayı ben istemişim gibi…”

“Gitmek isteyen bendim evet ama ben senden ayrılmayı hiç istemedim ki. Bunu isteyen sendin, sen ilişkimizin hiç sorumluluğunu aldın mı? Sana gelmen için yalvardığımı unutun mu?”

“Gelemezdim.”

“Neden? Burada seni tutan ne vardı?“

“Hayatım.”

“İşte bundan bahsediyorum. Birlikte yeni bir hayat kurabilirdik. Oysa sen bu senin hayatın dedin her seferinde.”

“Hayatını yaşamanı istedim, ne benim için ne de bir başkası…”

“Benim hayatım sendin.”  İşte o anda fark ettim, gözlerindeki o hüzünlü bakış kaybolmamıştı. Hala oradaydı hala içinde onu huzursuz etmeye devam ediyordu. Bunca zamandır fark etmediğim bir gerçek beden bulmuş karşıma geçmişti. Bora beni hiç  terk etmemişti, onu en başında terk eden bendim.  Evet giden oydu ama kalan ben değildim. Bu ilişkinin gideni bendim.

 

 

 

 

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yük veya Ev

Renkler